
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ve TCK Madde 103
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, genel olarak dört ana başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar:
- Cinsel Saldırı Suçu (TCK madde 102)
- Çocukların Cinsel İstismarı Suçu (TCK madde 103)
- Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu (TCK madde 104)
- Cinsel Taciz Suçu (TCK madde 105)
- Bu makalemizde TCK 103. Maddede düzenlenen çocukların cinsel istismarı suçunun kanunda nasıl düzenlendiğini, unsurlarını, cezasını ve cezanın indirilme ve arttırılma sebeplerini, daha önce tecrübe ettiğimiz olaylar ve Yargıtay kararları ışığında anlatacağız.
Türk Ceza Kanunu Madde 103: Çocukların Cinsel İstismarı
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. (AĞIR CEZA MAHKEMESİ)
Suçun Hukuki Değerlendirmesi ve Unsurları
Kanun Koyucunun Amacı
Kanun koyucu, cinsel istismar suçunda mağdur çocuğu hem dışarıya karşı hem de kendisine karşı korumuş ve cinsel davranışlara muhatap olmaması için rızasına itibar etmemiştir. İstismar kelimesi sömürme, yararlanma ve kötüye kullanma anlamına gelmektedir. Kanun koyucunun taciz yerine istismar kelimesini kullanması; mağdurun rızasının ve cinsel saldırı suçuna oranla yaptırımının daha fazla olmasındandır. Sonuç olarak bu suç tipinde çocuğun cinsel dokunulmazlığı, ruh ve beden bütünlüğü korunmaktadır. Yaptırıma bağlanan fiil, çocuğun cinsel davranışlarla istismar edilmesidir.
Suçun Faili ve Mağduru
- Suçun Faili: Cinsel istismar suçunun temel şeklinin faili kadın veya erkek herkes olabilir. Fail ile mağdur çocuğun aynı cinsten olması önemli değildir. Bir kadının veya pasif eşcinsel bir erkeğin aynı cinsten bir çocuğa karşı bu suçu işlemesi mümkündür.
- Suçun Mağduru: Bu suçun mağduru kural olarak henüz on sekiz yaşını doldurmamış çocuklardır. Ancak bu çocuklar da yaş gruplarına göre ayrılmıştır. Buna göre on beş yaşını tamamlamamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı işlenen her türlü cinsel davranış bu suçu oluşturur. Bunun yanında on beş yaşını doldurmuş ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneği gelişmiş olan çocukların rızası geçerli sayılmıştır. Bu çocuklara yönelik cinsel davranışların suç konusu olabilmesi için hile, tehdit, cebir veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak yapılması aranır.
Mağdurun Yaşının Tespiti ve Hukuki Önemi
Yaş konusunda mağdurun nüfustaki yaşı esas alınır. Ancak nüfusta yazan yaş ile dış görünüşüne uygun yaşın birbirine uymaması halinde adli tıptan kemik testi gibi uygulamalarla yaş belirlenir. Bunun gibi Nüfus Kanununda belirlenen usullere göre bu sorun çözülür.
Mağdurun yaşının tam ve gerçek olarak tespit edilmesi, suç tipinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin veya fiilin hangi suç tipine ait olduğunun belirlenmesi bakımından son derece önemlidir. Örneğin 15 yaşını doldurup 16 yaşından gün alınıp alınmadığının veya 18 yaşının doldurulup 19 yaşından gün alınıp alınmadığının tam olarak belirlenmesi zorunludur. Çünkü belirtilen yaş grupları arasında bir günlük hatta birkaç saatlik geçiş veya kayma dahi tipin belirlenmesinde son derece önemli bir fonksiyon ifa etmektedir. Nitekim mağdurun 15’i doldurmamış olması halinde meydana gelecek suç tipi reşit olmayanla cinsel ilişki suçu değil, çocuğun cinsel istismarı suçudur. Aynı şekilde mağdurun 18 yaşını birkaç dakikalık olsa bile doldurmuş olması halinde herhangi bir suç oluşmayacaktır. Kural olarak yaşın tespiti nüfus kayıtlarıyla tespit edilmekle birlikte, tereddüt halinde mağdura ait onaylı doğum tutanağının incelenmesi, mağdurun resmi bir kurumda doğup doğmadığının araştırılması veya yaş tespitine esas olacak kemik grafileri çektirilmesi şeklinde bilirkişi raporuna dayanılması gerekebilecektir. Birçok Yargıtay kararında da bu hususa değinilmiştir.
Örneğin, Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/6391 Esas, 2013/56 Karar ve 14.01.2013 tarihli ilamında şu karar verilmiştir:
“Suçun niteliğini belirlemeye etkisi bakımından dosyada bulunan nüfus kayıt örneğine göre, 04.02.1989 doğumlu, suç tarihinde 17 yaş 11 ay 28 günlük olan mağdureye ait doğum tutanağının onaylı sureti getirtilip, mağdurenin resmi bir kurumda doğmadığının anlaşılması halinde, yaş tespitine esas olacak kemik grafileri çektirilerek tam teşekküllü bir hastanede içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu bir heyetten sağlık kurulu raporu alınması, duraksama halinde adli tıp kurumundan da görüş sorularak mağdurenin gerçek yaşının bilimsel biçimde saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması …hükmün bozulmasını gerektirmiştir.”
Yargılama Sürecindeki Önemli Hususlar
Bu konuda görülen davalarımızda ve Yargıtay uygulamalarında sıkça görmekteyiz ki günümüzde yapılan kanun değişiklikleriyle ve uygulamada yerleşen anlayışa göre mağdurun beyanı esas alınmaktadır. Bu hususun getirdiği faydalar olduğu gibi ciddi mağduriyetlere yol açan riskleri de mevcuttur. Mağdurun beyanının esas alındığı her olayda somut duruma bakmak, her olayı kendi içerisinde değerlendirmek gerekir. Örneğin mağdurun ifadesindeki çelişkiler veya hayatın olağan akışına aykırı olan durumlar ve bunların tespiti bazı durumlarda hayat kurtarabilmektedir. Yine bu konudaki davalardaki tecrübelerimizde, suçlamalarda iddia edilen olayın olduğu gün ve saatte veya öncesi-sonrasında yapılanları ispatlamak da bu davalarda etkili olmaktadır.
Suçun Farklı Görünüm Şekilleri ve Cezalar
Sarkıntılık Düzeyinde Kalması
Sarkıntılık, belirli bir kimseye karşı işlenen ve o kişinin edep ve iffetine dokunan, ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar olarak tanımlanabilir. Örneğin, ıslık çalmak, mağdurun peşinden giderek sırnaşıkça hareketler yapmak, birden fazla aşk mektubu yazmak, mağdurun göğsüne, bacağına elle anlık dokunmak sarkıntılıktır. Bu örneklerde vücuda temas içeren sarkıntılık halleri cinsel istismar kapsamında değerlendirilirken, vücuda temas içermeyen sarkıntılık halleri TCK madde 105’te düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturur. Kısaca, fiil sarkıntılık düzeyinde kalsa dahi suç oluşur ve cezası 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır.
Nitelikli Haller ve Cezanın Artırılması
Madde metninden anlaşılacağı üzere cinsel istismarın, mağdurun vücuduna organ veya sair başka bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi halinde cezası 16 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasıdır. Bunun yanında; birden fazla kişiyle işlenirse, yurt gibi insanların toplu olarak bir arada yaşamak zorunda olduğu yerlerde kalabalığın sağladığı kolaylıktan faydalanılarak işlenirse, üçüncü derece dahil tüm akrabaları tarafından işlenirse ya da öğretmen gibi eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan veya kamu görevinin, hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılarak işlenirse verilecek ceza, normal cezanın yarı oranında arttırılmış halidir. Örneğin, normal şartlar altında 8 yıl hapis cezası alacak kişi suçu işlerken bu şartları taşıyorsa cezası 12 yıla arttırılacaktır.
Suçun Manevi Unsuru (Kast) ve Hata Hükümleri
Bu suç ancak kasten işlenebilir. Kastın hem cinsel ilişkiye ve hem de mağdurun yaşına yönelik olması gerekir. Kastın hem cinsel ilişkiye, hem mağdurun yaşına, hem de rızaya yönelik olması gerekir. Failin, cinsel ilişki yaşadığı diğer tarafın yaşının 18’den küçük olduğunu veya 15’ten büyük ise rızasının varlığını bilmesi gerekir. Bilmiyorsa, örneğin 19 yaşında veya rızasının var olduğunu zannediyorsa, failin ceza sorumluluğu olup olmadığını hata hükümlerine (TCK m.30) göre belirlemek gerekir. Nitekim Yargıtay da aynı yönde karar vermektedir.
Örneğin, Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/11497 Esas, 2013/4518 Karar ve 16/04/2013 Tarihli ilamında şu karar verilmiştir:
“Resmi bir kurumda doğup doğmadığı dosya kapsamından anlaşılmayan mağdurenin kayden 04.01.1992 doğumlu olup suç tarihi itibarıyla, 15 yıl 3 ay 20 günlük olup nüfusa 30.09.1999 tarihinde tescil edilmiş olması, gerek soruşturma evresinde gerekse yargılama evresinde sanık G’in, mağdurenin yaşının 18’den büyük olduğu konusunda yanıltıldığını beyan etmesi ve dosya içeriği karşısında, suç niteliğine etkisi nazara alınarak öncelikle resmî bir kurumda doğup doğmadığının araştırılıp, doğmadığının tespit edilmesi halinde yaş tespitine esas olacak şekilde kemik grafileri çektirilip tam teşekküllü bir hastaneden içinde radyoloji uzmanının da bulunduğu sağlık kurulundan rapor alınması, duraksama halinde Adli Tıp Kurumundan görüş alınarak mağdurenin gerçek yaşının bilimsel şekilde saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması.”
Bu kararla Yargıtay, failin hata hükümlerinden yararlanabileceğini hüküm altına almıştır. Bizim bir dava dosyamızda da mağdurenin kendini 15 yaşından büyük tanıtmış olduğu ikrar edildiğinden ve fiziksel görünümü itibariyle de yaşından küçük olduğunu düşünmenin zor olacağı mahkeme heyetince kabul edildiğinden, hata hükümleri uygulanmış cinsel istismar hükümleri uygulanmamıştır.
TCK 103 Sonuç ve Hukuki Destek
Bu dava konusunun sonuçlarının çok ağır olması, yargılamanın da çok teknik bilgiler içermesi nedeniyle mutlaka avukatınızdan hukuki destek alınız. Pendik’te ceza avukatı olan avukatların olduğu M’oral Hukuk Danışmanlık ve Arabuluculuk Bürosu ile iletişime geçmeniz halinde size bu konuda destek sağlayabiliriz.